13 Ağustos 2008 Çarşamba

Kefilin eli cebindedir...

Teminat mektubu kefaleti...
TEKEL baş satıcısı olacak bir ahbaba kefalet. kefil büyük dedemdir. Kefalet sonucu malı mülkü satıp ta parayı öder.


Kefil olunan şahis borcunu ödemez. Merhumun ölüm sebebi olur. (ruhu şad olsun)














Kefili babam olur. Bu bono ile birlikte seri halinde başka bono ve çekler var. Neticesi sıkıntı üzüntü vs vs.

Vesselam kefil demek borcu ben ödeyeceğim demek...

İbret olsun bana diye burada resimleri burada...

Gelecegini biliyordum...

Savaşın en kanlı günlerinden biriydi.
Asker en iyi arkadaşının az ileride, kanlar içinde yere düştüğünü gördü.
insanın başını bir saniye siperden çıkaramayacağı gibi bir ateş altındaydılar.

Asker teğmenine koştu hemen:
- Komutanım, bir koşu arkadasımı alıp geleyim mi?

'Delirdin mi?' der gibi baktı teğmen...
- Gitmeye değmez oğlum, arkadaşın delik deşik olmuş. Büyük olasılıkla ölmüştür bile. Kendi hayatını da tehlikeye atma sakın!

Ama asker o kadar ısrar etti ki, teğmen izin vermek zorunda kaldı.
- Peki, dene bakalım!

Asker yoğun ateş altında fırladı siperden ve mucize eseri, arkadaşının yanına kadar gitti, yaralı arkadaşını sırtlandığı gibi taşıdı. Birlikte siperin içine yuvarlandılar.

Teğmen koşup yaralıya bir göz attı ve nefes nefese bir kenara yıkılmış askere döndü:
- Sana hayatını tehlikeye atmaya değmez, dememiş miydim! Bu zaten ölmüş...
- Değdi Komutanım, değdi! dedi asker.
- Nasıl değdi, arkadaşın zaten ölmüş, görmüyor musun?
- Gene de değdi komutanım, çünkü yanına vardığımda henüz yaşıyordu...

Ve onun son sözlerini duymak, dünyalara bedeldi benim için...
Ve, hıçkırarak, arkadaşının son sözlerini tekrarladı:
'Geleceğini biliyordum!'


Turgut Özakman Şu Çılgın Türkler romanından alıntıdır.

8 Ağustos 2008 Cuma

Ücretlendirme icadı: galoş


Mikrop dolu ortam; poliklinik, hastahane, tedavi merkezi...
İçeride zaten yeterince mikrop var. Var ki tedavi merkezi yapmışlar.
İçeri girmek üzeresiniz, önünüzde iki kutu. muhtemelen kutularda temiz-kirli yazıyor. Temiz olan kutudan aldığınız galoşu ayağınıza giymeye çalışıyorsunuz ancak sıkıntı burada başlıyor.

Oturamıyorsunuz, eğilmeniz gerekli, galoşu ayağınıza geçirmek için bir ayağınızda kaldırmanız gerek... Sonuç olarak galoş giymek cambazlıktır. Eğilmiş tek ayak üzerinde ve bir ayağınız yerden yukarıda, dengenizi sağlamaya çalışırken ellerinizi kullanamazsanız. Çünkü elleriniz le uyduruk ( ama hijyen sağlayan) naylonu ayağınıza giydirmeye çalışırsınız.

Tüm bu sorumluluğun gerekçesi de malum değildir. İçeride barınan mikroplara karşı ayaklarımızı koruruz? :S Yoksa ayaklarımız aslında mikropludur ve içeride karantinaya mı alınmalıdır ?

Ayaklarımız dışında mikropları taşıyan veya korunması gerekli başkaca bir uzvumuz yok mudur, yapısı itibarı ile ayaklarımızdan daha fazla mikrobu barındırabilecek uzuvlarımızda mevcuttur hani ...

Kanaatim tamamen göstermelik, galoş giyerek özgüvenini kaybetmiş ziyaretçiyi içeriye helva kıvamında sokmaya yarayan bir uygulama... Galoşu giyerken kepaze olduğunu zanneden ziyaretçi içeriye savunması düşmüş, teslim olmuş vaziyette girer ve ne denirse itiraz edecek edecek hali de kalmamıştır.

Sonuç: Borcunuz beyefendi sadece 350,00 YTL...
içsel ses: İçeriye galoşla girildiğine göre bu fiyatı da hak edecek bir hizmet verildi. Bu işletmede işler sanıldığı gibi kolay değil baksana galoşu giyerken neler çektim...